3 Mayıs 2011 Salı

önlükle hikaye anlatma (önlük)


Mine; sarı saçlı, yeşil gözlü, güler yüzlü bir kızdı. Anne ve babasını çok sever, herkese hoşgörülü davranmaya çalışırdı. Hayatta hoşlanmadığı tek bir şey vardı. O da ‘hayvanlar’dı.
Mine bir gün annesiyle evde oturuyordu. Yağmur yağdığı için hafta sonu olmasına rağmen dışarı çıkamamıştı. Yağmurda yapmaktan en çok hoşlandığı şey televizyon izleyip, annesinin pıtır pıtır patlattığı mısırları yemekti. Annesi bunu bildiği için hemen mutfağa girip ona mısır patlatmaya başlamıştı. Mutfaktan gelmeye başlayan mis gibi koku bütün odaya yayılmıştı. Annesi tabaklara mısırları ayarlarken kapı birden pat pat pat diye vurulmaya başlamıştı. Mine annesine:
-‘Ben bakarım anneciğim’ diyerek kapıya doğru fırladı.
Kapıyı açtığında karşısında yağmurdan sırılsıklam olmuş kahverengi benekleri olan beyaz tüylü bir köpek çıktı. Mine birden çığlık attı.
-Sen de kimsin? Ne işin var evimizin önünde?
Köpek de ona:
-merhaba küçük kız benden sakın korkma. Yağmur o kadar çok yağıyor ki sırılsıklam oldum. Karnım da aç nolursun evine girmeme izin ver. Yoksa hasta olacağım.
Mine:
-Aaaa ! Sen ne dediğinin farkında mısın? Ben hayvanlardan hiç hoşlanmam evimizi kirletirsin. Kusura bakma seni içeri alamam’ diyerek kapıyı pat diye köpeğin yüzüne kapadı.
Boncuk olanlara çok üzülmüştü. Boynunu bükerek oradan uzaklaştı. Mine içeri döndüğünde annesi kimin kapıyı çaldığını sorunca annesine: ‘yağmurdan öyle bir ses geldiğini kapının vurulmadığını söyledi.’ Yalan attığı için çok kötü hissediyordu. Annesi de mısır sesinden konuşulanları duymadığı için kızının doğru söylediğine inandı.
Ertesi gün Mine okuldan döndüğünde sabırsızlıkla evinin kapısını çaldı. Tak tak tak. Ama açan olmadı. O anda annesinin: ‘bugün çarşıya gideceğim ayakkabılıktan yedek anahtarı almayı unutma.’dediğini hatırladı. Oflayıp puflasa da yapacak bir şey yoktu. Annesini bekleyecekti. O sırada hava gittikte karardı. Bulutlar birbirleriyle çarpışmaya, yavaş yavaş yağmur yağmaya başlamıştı. Mine hasta olmaktan korktu bir an önce kendisine ıslanmayacağı bir yer bulmak için ayağa fırladı.
Bahçeden geçerken çiçeklere basmamaya özen gösterdi.
Kapıdan çıktığında sağına soluna bakarak sağa doğru gitmeye karar verdi. Bir an durakladı ve sol çaprazında caddenin karşısında bir kuruluğun olduğunu fark etti. Caddeden geçerken çok dikkatli olmalıydı. Önce soluna, sonra sağına, sonra tekrar soluna bakarak arabaların olmadığı bir anda hızla karşı kaldırıma geçti. Kuruluğa gittikçe yaklaşıyordu ki bir de ne görsün? Dün evinin önünden kovduğu köpek de oradaydı. Etrafta yağmurdan korunabileceği başka bir yer olmadığı için yavaş yavaş oraya yaklaşmaya başladı.


Köpek Mine’nin korktuğunu anlayınca ona:
-‘Gel küçük kız. Sen de bayağı ıslanmışsın. Hadi yaklaş daha fazla ıslanma.’dedi. Küçük kız yaklaştı ve:
-Merhaba benim adım Mine. Sen dün benim evin önünden kovduğum köpek olmalısın.
Köpek de ona:
-Merhaba. Benim adım da Boncuk. Tanıştığımıza memnun oldum. Önemli değil. Korktuğun için böyle yaptığını düşünüyorum. Ama biz, insanları korkutmak istemeyiz.


O sırada yağmur da azalmıştı. Güneşin ışıkları yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı.
Bocuk: ‘Şimdi gitmem lazım Mine. Daha sonra görüşürüz. Hoşça kal.’dedi. Mine:
-Boncuk  sen böyle yağmurda karda üşüyüp hasta olursun. Ben seninle arkadaş olmak istiyorum. Hem sana yaptığım kötü davranışı, hem de hayvanları yanlış tanıdığımı fark ettim. Eğer sen de istersen bundan sonra evin bahçesine bir kulübe yaparım ve sen artık üşümezsin.

Birlikte eve geldiklerinde annesiyle Boncuk’u tanıştırdı. Annesine yağmur yağdığı günü hatırlattı ve yalan söylediği için annesinden özür diledi.
Havanın güzel olduğu bir vakitte annesiyle Boncuk’a güzel bir kulübe yaptılar. O günden sonra boncuk, mine’nin en iyi arkadaşı oldu. Mine artık hayvanları çok seviyordu. 
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder